Milli Eğitim Bakanlığı, tarikatlarla iş birliği yaparak dindar ve kindar nesil yaratılacak ki AKP iktidarı devam etsin!Yeni dönemin Milli Eğitim Bakanı, son günlerin en çok konuşulan bürokratı. Maddesi olan Türkiye Cumhuriyeti’nin laik bir ülke olduğunun çiğnendiği iddiasıyla suçlanıyor. Normal lise kalmadı, özel okullara parası yetmeyen aileler çocuklarını zorunlu olarak devasa büyüklükte açılan imam hatip okullarına göndermek zorunda kaldı. Anayasanın değiştirilemez 2. Yavaş yavaş haşlanıyor kaplumbağalar kaynayan suda: MEB’na atanan Yusuf Tekin, TBMM’de bakanlığının bütçesini savunurken kendisine yöneltilen tarikat ve cemaatlerle eğitim konusunda imzaladığı iş birliği anlaşmaları sorulunca büyük bir rahatlık, hatta cüretle yanıt verdi: Çocukların dağa çıkmasını önlemek için dini kullanıyormuş! Ya kırk katır, ya kırk satır! Çocukların başka seçeneği yok mu bu ülkede? Ya tarikata girecek, ya ayrılıkçı örgüte öyle mi? Ya da Çiğdem Toker’in sorduğu gibi, örneğin İzmir’de, hangi çocuklar hangi dağa çıkma tehlikesi yaşıyormuş? Devlet başka çare, başka çözüm yolu bırakmıyor mu bu ülkede yaşayabilmek için? Siz nesiniz, kimsiniz yahu?. Yetmedi, müfredat değiştirildi. Okullara manevi danışman adı altında imamlar atandı, rehber öğretmenlerin yerini aldı. Seçmelik dersler adı altında olması gereken derslerden yabancı dil, kültür sanat, fen gibi dersler hiç sunulmadı, onların yerine Muhammed’in hayatından her türlü dini konuları işleyen dersler, var olan zorunlu din derslerinin yanında, öğrencilere tek seçenek olarak dayatıldı. İmam ve hatip yetiştirmek üzere kurulmuş olan orta eğitim kurumları, seküler eğitim verilen kurumların yerini alana kadar. Çoğu yerde öğrencilere sorulmadı bile, müdür tarafından görevlendirilen öğretmenler dolduruverdi dini seçenekleri. Eski deyimiyle tevhidi tedrisat, milli eğitim, eğitimde tek sistemin ruhuna fatiha okunalı çok oldu.
Seçmelik dersler adı altında olması gereken derslerden yabancı dil, kültür sanat, fen gibi dersler hiç sunulmadı, onların yerine Muhammed’in hayatından her türlü dini konuları işleyen dersler, var olan zorunlu din derslerinin yanında, öğrencilere tek seçenek olarak dayatıldı. İmam ve hatip yetiştirmek üzere kurulmuş olan orta eğitim kurumları, seküler eğitim verilen kurumların yerini alana kadar. Yetmedi, müfredat değiştirildi. Eski deyimiyle tevhidi tedrisat, milli eğitim, eğitimde tek sistemin ruhuna fatiha okunalı çok oldu. Anayasanın değiştirilemez 2. Çoğu yerde öğrencilere sorulmadı bile, müdür tarafından görevlendirilen öğretmenler dolduruverdi dini seçenekleri. Yavaş yavaş haşlanıyor kaplumbağalar kaynayan suda: MEB’na atanan Yusuf Tekin, TBMM’de bakanlığının bütçesini savunurken kendisine yöneltilen tarikat ve cemaatlerle eğitim konusunda imzaladığı iş birliği anlaşmaları sorulunca büyük bir rahatlık, hatta cüretle yanıt verdi: Çocukların dağa çıkmasını önlemek için dini kullanıyormuş! Ya kırk katır, ya kırk satır! Çocukların başka seçeneği yok mu bu ülkede? Ya tarikata girecek, ya ayrılıkçı örgüte öyle mi? Ya da Çiğdem Toker’in sorduğu gibi, örneğin İzmir’de, hangi çocuklar hangi dağa çıkma tehlikesi yaşıyormuş? Devlet başka çare, başka çözüm yolu bırakmıyor mu bu ülkede yaşayabilmek için? Siz nesiniz, kimsiniz yahu?. Normal lise kalmadı, özel okullara parası yetmeyen aileler çocuklarını zorunlu olarak devasa büyüklükte açılan imam hatip okullarına göndermek zorunda kaldı. Maddesi olan Türkiye Cumhuriyeti’nin laik bir ülke olduğunun çiğnendiği iddiasıyla suçlanıyor. Milli Eğitim Bakanlığı, tarikatlarla iş birliği yaparak dindar ve kindar nesil yaratılacak ki AKP iktidarı devam etsin!Yeni dönemin Milli Eğitim Bakanı, son günlerin en çok konuşulan bürokratı. Okullara manevi danışman adı altında imamlar atandı, rehber öğretmenlerin yerini aldı.